Yücelttiğimiz, melek gibi gördüğümüz, ayaklarının altına cenneti serdiğimiz anne, aynı zamanda erkeğin içinde yok etmek istediği kadındır. Anne güzellemeleri belki de erkeğin anneyi yok etme çabasının yarattığı suçluluk duygusunu hafifletme arzusudur.
'Kürtler kardeşimiz' söyleminde, Türkler bir ağabey pozisyonundan konuşuyorlar. Ancak bu ağabeylik, Kürtlere sorulmadan, onların onayı alınmadan Türkler tarafından kendilerine atfedilen bir pozisyon.
Türklüğün diğerlerinden üstün, iyi olmadığını biliyorum. Başka kültürlerden daha değerli de değil. Benim sosyalleştiğim ve kendimi yuvamda hissettiğin kültür bu.
Wrestling'deki 'kontrol edilebilir kaos' durumu da Erdoğan’ın politik stratejisine benzetilebilir. Sürekli yeni gündemler yaratarak, tartışmaları ve krizleri kontrol altında tutma çabası, onun bu kontrollü kaos anlayışının bir yansımasıdır.
Küfrün merkezinde sıkça kadın var. Aslında ikiye bölünmüş bir kadın figürü. Kadın, anne, bacı, sevgili ve değersizleştirilen kadın. İki erkek arasındaki homoseksüel cinsellik, kadın üzerinden "heteroseksüel" bir kılıfa sokuluyor/gizleniyor.
Öfke, fiziksel şiddet, vandalizm gibi başka dışa vurum biçimlerine yönelir. Başlangıçta öfke dışa vurma işlevi gören küfür, bu noktadan sonra rahatlama sağlamaz, aksine daha fazla iç huzursuzluğu yaratır.
İnsan doğduğunda göbek bağı kesilir ve bebek anneden koparılır. Bu, kaçınılmaz ve gerekli ama aynı zamanda agresif bir andır. Psikolojik bağı ise insan kendi kesebildiği ölçüde bağımsızlaşır.
Cezayirli için Fransızca ‘failin dili’dir, çünkü zalimlikleri yapanların dilidir. Kürtlere de Kürtçeyi, Türkçe yasaklıyorlar. Böylelikle Türkçe yasakçı 'fail dil' oluyor.
Yaşadığımız hayat, gereksinimler değil de sözde gereksinimler üretir ve bu anlamda insan sürekli aç kalır. Ulaşılan yapay bir gereksinimin giderilmesi olduğundan da doyum olmaz.
Ana karnında çocukların tahmin edilenden daha fazla hareket becerileri var. Anneyle bebek annenin bedenini paylaşıyorlar. Paylaşmak, birlikte yaşamanın ilk koşulu, bebeğin annede deneyimlediği bir şey.
Bereket tanrısına edilen kurbanlar bereketi arttırmadı. Kurban, o toplumdaki ilişkileri organize etti sadece. Gelecekte bugüne merakla bakanlar günümüzdeki kurbanların saçmalığını ve zalimliğini anlatacaklar herhalde.
Travmayı konuşurken zalimler, kendi mağduriyetlerinin ardına gizlendiklerinden fail travmasına dönüşüm gerçekleşmiyor. Failler, kendi geleneklerini yani fail geleneklerini sürdürüyor ve yeni mağduriyetler yaratıyorlar.
Failin yaptıkları üzerine düşünerek, kendini sorgulayarak, işlediği suç ile yüzleşmesine, kendini mağdurun yerine koymasına, yaşadıklarını hissetme, anlamaya çalışmasına 'fail travması' diyorum.
Günümüzde bazı gruplar ‘iyi insan olabilme’ idealinin yerine şeriatı/davayı yani kutsalı koyarak eylemlerindeki, tutumlarındaki bireysel sorumluluklarından kendilerini muaf tutuyorlar. Böylece yapılan zulmü normalleştiriyorlar.
Utanmazlık kültürü karşında insan bayağı çaresizlik yaşıyor. Utanılacak birçok durum ayrıca suç da. Ve bu suçalar cezalandırılmadığı gibi ödüllendiriliyor da. Bu durumda utananlar utanmayanlar adına da utandılar.
Türkiye ve Amerika gibi ülkelerde siyasetçiler 'mazlumluk kurgusu'nu korumaya özen gösterirler. Kendilerine yarattıkları mazlumluk duygusuna toplumlar katılır, böylece işledikleri suçları meşrulaştırırlar.
Narsizm insan olmanın kaçınılmaz hali. Problemli sayılan narsizm ise beğenme ve sevme yeteneği olmayanların takdir edilme uğraşılarıdır. Eğer insanların “sağlıklı” bir narsizmleri yoksa, tatminlerini başkalarının ezerek, onları değerszleştirerek yaşarlar.
Faşizm, bir ideoloji olmaktan öte insanları eylemlerle, açıklamalarla ikna etmekten ziyade duygusal bir atmosferde apolitik insanlar arasında karşı duruş/tutum ve bağlar oluşmasını sağlar.
Her grubun bazı kontekstlerde dışlanması ve haksızlığa maruz bırakılması, o grubu mağdur statüsüne getiriyor. Bu statü daha sonra fail olma gerçeğini gizlemeye hizmet ediyor.
Teyzemin ailesini teyzemden aldılar. Teyzem de bu topraklardan gitti ve böylece teyzemi bizden aldılar. Garo’yu linç etmek istiyorlar, adımı Garo’nun yanına yazın.
Göçmenlik göçmenleri birey olmaya zorladığı gibi, geleneksel bağların gevşemesinden ötürü 'bir başka şehirde bir başka biri olma' şansını da veriyor
Bugüne kadar sürdürdüğümüz yaşlanma, hastalanma ve ölme tasarımlarımızın üzerine yeniden düşünülmesi gerekiyor; ölmeyi başka bir biçime dönüştürmek durumundayız.
Alin Ozinian’ın +Gerçek TV’de hazırladığı “Sınırsız” programına konuk olan Şahap Eraslan intihara sürüklenen gençleri ve toplum üzerindeki din-muhafazakarlık baskısını değerlendirdi.
Otonom, bağımsız ve özgür kişiler olmaktan çok bir gücün dişlisi ve parçası gibiler. Erdoğan da mitinglerde kendini aynada görmüş gibi oluyor sanki. Binlerce Erdoğan!
Bazen, acaba Erdoğan kahraman olmaktan çok kendi korkaklığını halkı korkutarak ve böylece halkın üzerine atarak kurtulmaya mı çalışıyor diye düşündüğüm oluyor.
Propaganda yanlış bir bilginin ve yalanın doğruymuş gibi ve sıkça sunulmasıdır. Tarihte ilk kez II. Ramses’in uyguladığı biliniyor. Erdoğan’la Ramses arasında birçok benzerlik var:
Erdoğan insan olmanın, toplum olmanın kodlarını bozdu. Bu da birlikte yaşamayı zorlaştırıyor. Çünkü tiksinme, ilişkilenememe ve mesafe koyarak korunmadan dolayı dönüşmesi zor bir duygu.
Yüzleşmeyi beceremeyenler fail geleneğini de miras bırakıyorlar gelecek kuşağa ve gelen kuşak da kendi 'öteki'sini bularak, yaratarak 'fail' ve suçlu oluyor.
Yıllardır devletin kendini ve kendi kötülerini masumlaştırdığı bir anlatım var... Irkçılık böyle öğreniliyor… Devlet uyguladığı şiddeti estetize ve erotize ediyor.
Sedat Peker hayranlığı, daha doğrusu bir kahraman arayışında olmaları onların kendilerinden ve kendi kişiliklerinden memnun olmadıkları anlamına da geliyor.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.