Antakya, Selanik ve Harput örnekleri önemli. Neo-liberal ideoloji, çokkültürlü geçmişin izlerine bile tahammül edemiyor. Rant, AVM ve milliyetçilik lazım onlara.
Fevkalade bir durum olmazsa TSK, 31 Mart öncesinde Suriye'de Kürtlere yönelik bir harekât gerçekleştiremeyecek. O zaman vur içerideki Kürde, o zaman hadi ucuza domates, patlıcan, biber...
Gazetecinin yurttaşla hakiki buluşması için Okur/İzleyici toplantıları şart. Onlar da biz de çok şey öğreniyoruz bu toplantılardan.
Basın özgürlüğü bütün yurttaşların, bütün toplumun meselesi. Sansüre ve baskılara karşı direniş mümkün. Tarihten ve başka ülkelerden örnekler...
Çok fazla uzadı artık. Sevmiyoruz onu hatta nefret ediyoruz. Şahane Gün'ü bekliyoruz kalabalık bir şekilde. Çekip gitse ne iyi olur...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin'e 'dostum' diyor. Trump ise 'Şeytan'. Çarlık Rusya'sını, SSCB'yi ve Rusya Federasyonu'nu kaç kişi doğru dürüst tahlil edebiliyor Ankara'da?
Akmedya yerel seçimlere hazırlanırken, iktidarın öne sürebileceği vaat kalmadığı için rakiplere takmış durumda. CHP'ye PKK muamelesi yapıyor.
Cumhurbaşkanı, Washington'la Moskova arasında tenis topu gibi gidip geliyor. Hiç müttefiki yok, yaptığının tersini söylüyor ya da söylediğinin tersini yapıyor.
Toplumdan koptuk, iktidarı ve zenginleri yazıyoruz, birbirimize benziyoruz, sosyal medyanın kölesi olduk, sokak bitti, benciliz, cahiliz, ukalayız, egolar tavan...
İstibdat rejimlerinde cahil, sıradan insanlarla rejimden nemalananların iktidara biat etmelerini kabullenmesek dahi anlayabiliriz de, sanatçılar, eski muhalifler nasıl teslim oluyor ki?
Haftanın aktüalitesi aslında yeni değil. Kutsal ailenin kökeninde gericilik var, din var, kadın düşmanlığı ve pedofili var. Cumhuriyet?
Aristokrat Hippi Tuğrul, son 50 yılın medyasını, akademisini, siyasetini, pop kültürünü kendi mesleki ve özel hayatının penceresinden anlatıyor. Şahane!
Artı TV bugün, Celal Başlangıç ve Dilek Dindar'ın hazırlayıp sunduğu programlarıyla karşınızda.
Cumhurbaşkanı önce bira, Mozart ve faşizm konusuna daldı. Ertesi gün Basın Bayramı'na. İçerik, karşı-gerçekler kataloğu ama çaresizliğin de itirafı.
3 yıl önce iki terörist, Charlie Hebdo'nun merkezini basıp 12 çizer ve gazeteciyi katletmişti. Aradan geçen sürede çok şey değişti. Şimdi ise...
Irkçılık ya da milliyetçilik hastalık değildir. Kültürle, eğitimle, siyasetle, ortamla doğar, gelişir, kasıtlı ve bilinçli olarak yetiştirilir. Kendisini tanımayan başkasını da tanımaz.
2018'de medya, dünyada ve Türkiye'de tarihinin en kötünü yılını yaşadı. Gazetecilik, habercilik, gazeteciler artık lanetlenen mecra ve meslek sahipleri oldu.
Amerikalı bir siyaset bilimi profesörü, Erdoğan'ı; Fransız bir felsefeci de istibdat rejiminde yaşayan insanları tahlil ediyor. Kardeşin duymaz el oğlu duyar! (Livaneli)
ABD'nin sahadan çekilmesi, Suriye'de güç kazanmak isteyen diğer aktörlerin politikalarını kaçınılmaz olarak değiştiriyor. Ama belirsizlik berdevam.
50 yıldır tanıdığın okul arkadaşlarınla, hesapsız kitapsız gırgır şamata yapıyorsun bir deplasman kentinde. Güzel yemekler yiyip, şarapları da midene indiriyorsun.
Ankara yerel seçimler öncesinde, Suriye yani Kürt kozunu kullanmak istiyor. Cumhurbaşkanı konuşmalarında çok iddialı ama koşullar ve güç dengeleri pek o kadar müsait değil.
Sarı Yelekliler hareketi, öyle solcu, devrimci bir ruh taşımasa da Elysée Sarayı'nın yüzünü ekşitti. Buradaki Saray aslında karşıtlarının zaafı nedeniyle hâlâ ayakta durabiliyor.
'Propaganda değil, eşi benzeri olmayan bir dayanışma.'
Düşünsenize, gazetecilik dayanışması faaliyetinden ötürü özgürlüğünüz elinizden alınırken bile mahcubiyet duyuyorsunuz!
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Sarı Yelekliler İsyanı'nı bastırmak amacıyla, işverenlere yük olmayacak şekilde, asgari ücrete, fazla mesaiye ve emekli maaşlarına küçük zamlar yaptı.
Sarı Yelekliler hareketi birinci ayını doldurdu. Önemli değişimler geçiriyor. İktidar ise afallamış durumda. Fransız medyası yavaş yavaş Penguenlere mi yaklaşıyor yoksa?
Fransa'daki Sarı Yelekliler hareketi çeşitli açılardan ilginç. Bu hadiseye Erdoğan Türkiye'sinin ideolojisi ile bakınca ortaya komik sonuçlar çıkıyor.
Ana akım, Baba akım derken işin en önemli yanı gözden kaçıyor sanki. Bu konu esas olarak akademik ya da teorik bir mesele değil ki...
Medya, kriz dönemlerinde de kamu çıkarını ön plana koyup, geniş okur kitlelerinin beklentilerine yanıt verebilir. İşte başarılı bir örnek!
Yeni bir Hitler biyografisini Türkçe'ye değil de Türkiye'ye tercüme ederken, insan hiç yabancı hissetmiyor kendini. Nazizmi ve Führer'i biliyormuşuz meğerse.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.